1. (a) tamamen başarısızlığa uğramak, etki/ilgi uyandıramamak, fiyasko vermek.
    The poor performance fell
    flat. (b) bekleneni elde edememek, karşılığını görememek.
  2. (a) tam/büyük bir başarısızlığa/akamete uğramak, etkisiz/başarısız kalmak.
    The joke fell flat.
    (b) yüzükoyun düşmek, kapaklanmak.
    Bill fell flat on the floor.
    fall flat on one's face: pat diye yüzükoyun düşmek.
kapaklanmak Fiil
bir işi yüzüne gözüne bulaştırmak Fiil
yere kapaklanmak Fiil